Fuzzy Logic und die Sorge von Pädagog:innen
Für diejenigen, die mit dem Begriff der Fuzzy Logic nicht vertraut sind, möchte ich kurz erläutern, worum es dabei geht. Fuzzy Logic ist ein logisches System, das sowohl in den Naturwissenschaften als auch in den Sozialwissenschaften Anwendung findet und meiner Meinung nach einen Grundbaustein des Lebens darstellt. Es akzeptiert niemals absolute Extreme oder das Konzept des vollständigen Nichts, sondern versucht, alles mittels Wahrscheinlichkeiten und Abstufungen zu erklären. Für die Fuzzy Logic gibt es kein Schwarz oder Weiß, sondern alle Farben bestehen aus Zwischentönen.
So wie Fuzzy Logic in allen Lebensbereichen wirkt, beeinflusst sie auch Sorgen und Ängste. Insbesondere kann sie wertvolle Anhaltspunkte geben, wie Lehrende und Wissenschaftler:innen, die in Phasen der Sorge oder Unsicherheit geraten, ihren Handlungsrahmen gestalten können.
Lehrende und Forschende durchlaufen in ihrem Leben unterschiedlichste Zeiten – gute wie schwierige. Wissenschaftler:innen und Pädagog:innen sind dazu berufen, der Menschheit zu dienen und einen Beitrag zu leisten. Das ist die Natur ihrer Arbeit.
Manchmal scheinen alle Wahrscheinlichkeiten zu Ihren Gunsten zu stehen: Ihr Arbeitsumfeld ist optimal, Ihre Kolleg:innen sind motiviert und Ihr Gemütszustand stabil – mathematisch gesehen ist dann alles in bester Ordnung. Doch es gibt auch Zeiten, in denen all diese Faktoren gegen Sie arbeiten: Ein schlechtes Arbeitsumfeld, demotivierte Kolleg:innen und innere Unruhe können es nahezu unmöglich machen, wissenschaftlich klar zu denken oder produktiv zu sein.
In solchen Phasen kann uns Fuzzy Logic als Denkmodell Orientierung bieten. Wenn wir die Geschichte betrachten, stellen wir fest, dass viele Wissenschaftler:innen gerade in den schwierigsten Zeiten ihre besten Arbeiten hervorbrachten und ihre Inspiration trotz widriger Umstände bewahrten. Daraus folgt, dass keine Möglichkeit komplett negativ ist – diese Erkenntnis liefert uns frische Perspektiven.
Auch wenn alle sichtbaren Bedingungen und Wahrscheinlichkeiten negativ erscheinen, so kann das Gesamtbild nie vollkommen düster oder aussichtslos sein. Es hängt vielmehr davon ab, aus welchem Blickwinkel wir Situationen betrachten und wie gut die bestehenden Umstände mit den künftigen Möglichkeiten harmonieren.
Zusammenfassend lässt sich sagen, dass unabhängig davon, wie widrig die Bedingungen für Lehre oder Forschung erscheinen mögen, es immer Möglichkeiten gibt, diese ins Positive zu verwandeln. Nichts ist je absolut sicher oder unveränderlich.
Bulanık Mantık ve Eğitimci Endişesi
Bulanık mantık konusunda fikri olmayanlar için bulanık mantıktan kısaca bahsederek başlamak isterim. Bulanık mantık hem fen bilimlerinde hem de sosyal bilimlerde kullanılan bana göre hayatın yapı taşını oluşturan bir mantık sistemi. Asla keskin uçları ya da tamamen yokluk kavramlarını kabul etmeyen her şeyi oranlarla açıklamaya çalışan bir düşünce biçimi. Bulanık mantık için siyah ya da beyaz yoktur. Tüm renkler ara tonlardan oluşmaktadır. Hayatın her alanında olduğu gibi endişeler üzerinde de etkisi olan bulanık mantığın eğitim veren insanların endişe içine düştüğü zaman nasıl bir yol haritası çizmeleri gerektiği konusunda fikirler verebileceğini düşünüyorum. Eğitimci insanların ya da hayatını bilime adamak isteyen insanların hayatlarında çok farklı zamanlar olmuştur, olacaktır. Bilim insanları ya da eğitimciler insanlığa katkı sağlamak için çaba sarf etmeleri gerekir. İşin doğası budur.
Öyle zamanlar gelir ki dünya üzerindeki tüm olasılıklar lehinize gelişir. Çalışma ortamınız, çalışma arkadaşlarınız ve kişisel ruh haliniz matematiksel anlamda gayet yerinde olur. Ama kimi zaman diliminde ise bu saydığım olasılıkların tamamı aleyhinize gelişir. Çalışma ortamınız kötüdür, çalışma arkadaşlarınızın ruh halleri bozuktur. Böyle bir ortamda bırakın bilimsel bir şeyler yapmayı berrak bir zihinle düşünme fırsatını bile bulamayabilirsiniz. İşte böyle zamanlarda aslında bize yol gösterecek olan sistem yine bulanık mantık düşünce biçimidir. Tarihi şöyle biraz düşündüğümüz zaman görüyoruz ki birçok bilim insanı zor dönemlerinde en başarılı çalışmalarını ortaya koymuş. En zor şartlarda ilham ile olan bağlantılarını güçlü tutmuşlar. O halde bulanık mantığın aslında hiçbir olasılık tamamiyle kötü olamaz düşüncesi bize çok taze fikirler vermektedir.
Gözle gördüğümüz tüm olasılıklar ya da şartlar olumsuz gözükse dahi bütünüyle her şeyin kapkara bir duvar gibi karanlık olması mümkün değildir. Bir başka düşünceyle, olaylara ve şartlara hangi açıdan baktığınla ve yaratılmış şartların yaratılacak olasılıklarla ne kadar uyumlu olduğuyla ilgilidir. Sonuç olarak, eğitim vermenin ya da bilimsel çalışma yapmanın ne kadar olumsuz gözüken şartları olursa olsun bunu olumlu duruma çevirebilecek mutlaka olasılıkları vardır. Hiçbir şey asla kesin değildir ve olamayacaktır.